Sinema......
+3
_eowyn_
eRenishCho
alizee_2
7 posters
1 sayfadaki 3 sayfası • 1, 2, 3
- alizee_2ADMiN
Nerden : İzmir
Kayıt tarihi : 03/06/10
Mesaj Sayısı : 334
İş-Hobiler : Öğrenci-Alizée
Lakap : Damla
Yorum : Avatar değişikliğini ve Alizée'yi seviyorum..
Favori Şarkım : Les Collines [Never Leave You]
Sinema......
Salı 12 Ekim 2010 - 21:57
Sevgili moderatörümüz genel forumdaki yorumunu okudum ve bu fikri çok güzel bularak fanı olduğum filmi sizlerle paylaşmak istedim.Sizlerde paylaşabilirsiniz tabii ki.
twilight (Alacakaranlık)
Öncelikle filmi sizlere tanıtmak istiyorum:
Alacakaranlık (İngilizce: Twilight), Stephenie Meyer'in 2005'de yazdığı aynı adlı romanından uyarlanan 2008 yapımı sinema filmidir. Catherine Hardwicke'in yönettiği filmin başrollerinde Kristen Stewart (Bella Swan) ve Robert Pattinson (Edward Cullen) yer alır. Proje yapım öncesi aşamaya gelmeden önce Summit Entertainment tarafından üç yıl boyunca gelişme aşamasında bırakıldı. Romanın uyarlama senaryosu Melissa Rosenberg WGA grevinden hemen önce Kasım 2007'de tamamlandı. 2008'de kış ve ilkbahar boyunca öncelikli olarak Oregon'da çekilen film, Kuzey Amerika'da 21 Kasım 2008 tarihinde gösterime girdi.
Isabella "Bella" Swan güneşli Phoenix, Arizona'dan yağmurlu Forks, Washington'a babası Charlie'nin yanına taşınır. Bella bunu seçmiştir çünkü annesi Renée beysbol oyuncusu olan yeni kocası Phil Dwyer ile evlenmiştir. Annesi Bella'dan babasının yanına taşınmasını istemese de kocasına seyahetlerinde eşlik edememesi onu üzmüştür. Bella da bunu fark edince babasının yanına Forks'a taşınmaya karar verir. Bella burada çabucak birçok arkadaş edinir ayrıca okuldaki erkek öğrenciler de utangaç Bella'nın ilgisini çekmek için yarışır.
Bella okulun ilk gününde Edward Cullen'in yanına oturduğunda, Edward onun tarafından tamamen reddedilmiş gibi görünür. Aile dostu Jacob Black, Bella'ya yerel kabile efsanelerinden bahseder. Bella Edward ve ailesinin insanların değil de hayvanların kanını içen vampirler olduğunu öğrenir. Edward ilk başlarda Bella'dan uzak durmaya çalışır çünkü onun kanının kokusu kendisine çok çekici gelir. Zamanla Bella ve Edward birbirlerine aşık olurlar.Ama bu büyük aşkın kendilerine neler getireceğinden henüz haberleri yoktur.
ÖZET:
Birliktelik göçebe vampirlerin Forks'a gelmesi ve James'in Bella'yı spor için avlamaya karar vermesi ile kaosa girer. Cullenler James'in dikkatini dağıtmak için Bella ve Edward'ı ayırma planı yaparlar ve Bella'yı saklanması için Phoenix'te bir otele gönderirler. Sonrasında Bella, James'ten annesini ele geçirdiğini ve onu kurtarabilmesi için kendisini feda etmesi gerektiğini söyleyen bir telefon alır. Bella da söyleneni yapar ve James ona saldırır ancak Edward, Cullen ailesinin diğer üyeleri ile birlikte James öldüremeden önce Bella'yı kurtarır. Bella'nın elinin ısırıldığı anlaşıldığında Edward onu vampire dönüştürecek zehir vücüduna yayılmadan önce emerek dışarı atar. Forks'a geri dönmeleri üzerine, mezuniyet gecesinde Bella, Edward'ın izin vermediği vampir olma arzusunu dile getirir.
AYRICA:
filmin yeni ay, tutulma, şafak vakti ve geceyarısı güneşi kitaplarından oluşan bir serisi vardır.
alacakaranlık, yeni ay, ve tutulma filmleri vizyona girmiştir. Şafak vakti filmi çekimlerden sonra 2012 yılında vizyona giricektir.
evet arkadaşlar en sevdiğim film...Bu arada eğer sizde alacakaranlık filminden hoşlanıyorsanız www.twilightfantr.com'a üye olabilirsiniz (benimde üye olduğum bir site)....Şimdi ise üç filmin (alacakaranlık-yeni ay-tutlma) tanıtım amaçlı fotoğraflar ve videolarr:
https://www.youtube.com/watch?v=DOnsQNQM_9Y
https://www.youtube.com/watch?v=RnyDdfVgqnQ&feature=fvw
https://www.youtube.com/watch?v=7F26Ua9JBzY&feature=fvw
twilight (Alacakaranlık)
Öncelikle filmi sizlere tanıtmak istiyorum:
Alacakaranlık (İngilizce: Twilight), Stephenie Meyer'in 2005'de yazdığı aynı adlı romanından uyarlanan 2008 yapımı sinema filmidir. Catherine Hardwicke'in yönettiği filmin başrollerinde Kristen Stewart (Bella Swan) ve Robert Pattinson (Edward Cullen) yer alır. Proje yapım öncesi aşamaya gelmeden önce Summit Entertainment tarafından üç yıl boyunca gelişme aşamasında bırakıldı. Romanın uyarlama senaryosu Melissa Rosenberg WGA grevinden hemen önce Kasım 2007'de tamamlandı. 2008'de kış ve ilkbahar boyunca öncelikli olarak Oregon'da çekilen film, Kuzey Amerika'da 21 Kasım 2008 tarihinde gösterime girdi.
Isabella "Bella" Swan güneşli Phoenix, Arizona'dan yağmurlu Forks, Washington'a babası Charlie'nin yanına taşınır. Bella bunu seçmiştir çünkü annesi Renée beysbol oyuncusu olan yeni kocası Phil Dwyer ile evlenmiştir. Annesi Bella'dan babasının yanına taşınmasını istemese de kocasına seyahetlerinde eşlik edememesi onu üzmüştür. Bella da bunu fark edince babasının yanına Forks'a taşınmaya karar verir. Bella burada çabucak birçok arkadaş edinir ayrıca okuldaki erkek öğrenciler de utangaç Bella'nın ilgisini çekmek için yarışır.
Bella okulun ilk gününde Edward Cullen'in yanına oturduğunda, Edward onun tarafından tamamen reddedilmiş gibi görünür. Aile dostu Jacob Black, Bella'ya yerel kabile efsanelerinden bahseder. Bella Edward ve ailesinin insanların değil de hayvanların kanını içen vampirler olduğunu öğrenir. Edward ilk başlarda Bella'dan uzak durmaya çalışır çünkü onun kanının kokusu kendisine çok çekici gelir. Zamanla Bella ve Edward birbirlerine aşık olurlar.Ama bu büyük aşkın kendilerine neler getireceğinden henüz haberleri yoktur.
ÖZET:
Birliktelik göçebe vampirlerin Forks'a gelmesi ve James'in Bella'yı spor için avlamaya karar vermesi ile kaosa girer. Cullenler James'in dikkatini dağıtmak için Bella ve Edward'ı ayırma planı yaparlar ve Bella'yı saklanması için Phoenix'te bir otele gönderirler. Sonrasında Bella, James'ten annesini ele geçirdiğini ve onu kurtarabilmesi için kendisini feda etmesi gerektiğini söyleyen bir telefon alır. Bella da söyleneni yapar ve James ona saldırır ancak Edward, Cullen ailesinin diğer üyeleri ile birlikte James öldüremeden önce Bella'yı kurtarır. Bella'nın elinin ısırıldığı anlaşıldığında Edward onu vampire dönüştürecek zehir vücüduna yayılmadan önce emerek dışarı atar. Forks'a geri dönmeleri üzerine, mezuniyet gecesinde Bella, Edward'ın izin vermediği vampir olma arzusunu dile getirir.
AYRICA:
filmin yeni ay, tutulma, şafak vakti ve geceyarısı güneşi kitaplarından oluşan bir serisi vardır.
alacakaranlık, yeni ay, ve tutulma filmleri vizyona girmiştir. Şafak vakti filmi çekimlerden sonra 2012 yılında vizyona giricektir.
evet arkadaşlar en sevdiğim film...Bu arada eğer sizde alacakaranlık filminden hoşlanıyorsanız www.twilightfantr.com'a üye olabilirsiniz (benimde üye olduğum bir site)....Şimdi ise üç filmin (alacakaranlık-yeni ay-tutlma) tanıtım amaçlı fotoğraflar ve videolarr:
https://www.youtube.com/watch?v=DOnsQNQM_9Y
https://www.youtube.com/watch?v=RnyDdfVgqnQ&feature=fvw
https://www.youtube.com/watch?v=7F26Ua9JBzY&feature=fvw
- eRenishChoÜYE
Nerden : Antalya/manavgat
Kayıt tarihi : 16/08/09
Mesaj Sayısı : 184
İş-Hobiler : Photographer
Lakap : Brad
Favori Şarkım : decollage-hey amigo--moi lolita-eden eden
Geri: Sinema......
Salı 12 Ekim 2010 - 22:31
Benjamin Button'ın Tuhaf Hikayesi
Benjamin Button'ın Tuhaf Hikayesi, F. Scott Fitzgerald’ın 1922 yılındaki çıkarttığı kısa öyküden uyarlanmış 2008 yapımı film. Yönetmeni David Fincher, senaryo yazarı ise Oscar ödüllü senarist Eric Roth'dur. Filmin başrollerini Brad Pitt ve Cate Blanchett paylaşmıştır. Ayrıca en iyi film dalında Oscar Ödüllerine aday gösterilmiştir. Fakat kazanamamıştır.
Özet
11 Kasım 1918'de, New Orleans halkı 1. Dünya Savaşı'nın bitişini kutlarken, bir bebek 86 yaşındaki bir adamın fiziksel görünüşü ile doğar. Bebeğin annesi doğumdan kısa bir süre sonra ölür ve babası, Thomas Button, bebeği alır ve onu huzurevinin önüne bırakır. Huzurevinde çalışan Afrikalı-Amerikan çift Queenie (Henson) ve Tizzy (Ali) bebeği bulurlar. Hamile kalamayan Queenie, bebeği kendi üstüne almaya karar verir. Bebeğe Benjamin ismini verir.Hikâyenin akışında, Benjamin'in fiziksel gelişimi başlar. 1930'da, hâla yetmişlerinde görünürken büyükannesi huzurevinde yaşayan Daisy (Fanning) ile tanışır. Benjamin ve Daisy birlikte oynarlar.Birkaç yıl sonra, Benjamin, Kaptan Mike nedeniyle New Orleans rıhtımındaki bir römorkörde çalışmaya gider. Boş zamanlarında, Mike, Benjamin'i barlara ve genelevlere ***ürür. İlk gittiğinde Benjamin, babası olduğunu belli etmeyen Thomas Button'la tanışır. Sonra, uzun dönem iş için New Orleans'tan ayrılır.Rusya'da, Benjamin, Elizabeth Abbott (Tilda Swinton) adlı bir İngiliz kadınla tanışır ve ona aşık olur. Yeni evli Elizabeth eşiyle birlikte İngiliz hükümeti adına casusluk yapmaktadır ve Benjamin'le bir işi vardır. Bir gün, 8 Aralık 1941 sabahında (Pearl Harbor Saldırısı'ndan sonra) Elizabeth beklenmedik şekilde ayrılır ve arkasında bir not bırakır: Seninle tanışmak güzeldi.1945'te, Benjamin New Orleans'a döner ve yine Thomas Button'la tanışır. Thomas kendisinin babası olduğunu söyler ve Benjamin'e ev, Button aile şirketini de içeren bütün servetini miras olarak bırakır.Benjamin, Daisy'nin New York'ta başarılı bir dansçı olduğunu öğrenir. Benjamin, New York'a Daisy ile tanışmaya gittiği zaman, Daisy'yi başka bir dansçıya aşık olmuş olarak bulur. Sonra, Paris'teki dans turu sırasında, dans kariyerini engelleyen, bir araba kazası geçirir. Benjamin Daisy'nin arkadaşlarından birinden telgraf alır ve hemen onu bulmak için Paris'e gider. Daisy'nin Benjamin'i gördüğündeki ilk yorumu Mükemmelsin olur. Sonra Daisy, Benjamin'e sırtını döner ve hayatından çıkmasını söyler. Daha sonra, Daisy, güçlü fiziksel terapilerden geçerek yürümeye yeteneğine tekrar kavuşur.1962'de, Benjamin New Orleans'a geri döner, yeniden Daisy ile görüşür ve ona aşık olur. Benjamin, Thomas Button'dan miras kalan evi satar ve Daisy ile bir dubleks apartmana taşınırlar. Çift, Daisy'nin yaşlanırken Benjamin'in gençleşmesi olayıyla mücadele ederler. Birkaç yıl sonra çiftin Caroline adında bir çocukları olur. Benjamin, devamlı ters yaşlanma nedeniyle, uzun süreli gerçek bir baba olamayacağına inanır ve Caroline bir yaşına geldiğinde, bütün servetini ve ait olduklarını Daisy'ye bırakıp ayrılmaya karar verir.
Oyuncular
Oscar Ödülleri 2008Oscar'a 13 dalda aday gösterilen The Curious Case Of Benjamin Button sadece 3 ödülle yetinmek zorunda kaldı.En iyi sanat yönetmenliği: The Curious Case Of Benjamin ButtonEn iyi makyaj: Greg Cannom (The Curious Case Of Benjamin Button)En iyi görsel efekt: The Curious Case Of Benjamin ButtonAday Gösterildi:Brad Pitt (En İyi Erkek Oyuncu)The Curious Case of Benjamin Button (En İyi Film)Taraji P. Henson (En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu)dahil olmak üzere toplam 13 dalda aday gösterildi.
BAFTA Ödülleri 2009Aday Gösterildi:Brad Pitt (En İyi Erkek Oyuncu)Claudio Miranda (En İyi Görüntü Yönetmeni)Jacqueline West (En İyi Kostüm Tasarımı)David Fincher (En İyi Yönetmen)Kirk Baxter ve Angus Wall (En İyi Kurgu)Jean Black, Colleen Callaghan (En İyi Makyaj ve Saç)Alexandre Desplat (En İyi Film Müziği)Eric Roth (En İyi Uyarlama Senaryo)Eric Barba, Craig Barron, – Nathan McGuinness, Edson Williams (En İyi Özgün Senaryo)The Curious Case of Benjamin Button (En İyi Film)Donald Graham Burt, Victor J. Zolfo (En İyi Prodüksiyon Dizaynı)
Altın Küre Ödülleri 2009Aday Gösterildi:Brad Pitt (Drama Dalında En İyi Erkek Oyuncu)The Curious Case of Benjamin Button (Drama Dalında En İyi Film)David Fincher (Drama Dalında En İyi Yönetmen)Eric Roth (En İyi Uyarlama Senaryo)Alexandre Desplat (En İyi Film Müziği)
https://www.youtube.com/watch?v=cIAlzm-vE-U&feature=related
Benjamin Button'ın Tuhaf Hikayesi, F. Scott Fitzgerald’ın 1922 yılındaki çıkarttığı kısa öyküden uyarlanmış 2008 yapımı film. Yönetmeni David Fincher, senaryo yazarı ise Oscar ödüllü senarist Eric Roth'dur. Filmin başrollerini Brad Pitt ve Cate Blanchett paylaşmıştır. Ayrıca en iyi film dalında Oscar Ödüllerine aday gösterilmiştir. Fakat kazanamamıştır.
11 Kasım 1918'de, New Orleans halkı 1. Dünya Savaşı'nın bitişini kutlarken, bir bebek 86 yaşındaki bir adamın fiziksel görünüşü ile doğar. Bebeğin annesi doğumdan kısa bir süre sonra ölür ve babası, Thomas Button, bebeği alır ve onu huzurevinin önüne bırakır. Huzurevinde çalışan Afrikalı-Amerikan çift Queenie (Henson) ve Tizzy (Ali) bebeği bulurlar. Hamile kalamayan Queenie, bebeği kendi üstüne almaya karar verir. Bebeğe Benjamin ismini verir.Hikâyenin akışında, Benjamin'in fiziksel gelişimi başlar. 1930'da, hâla yetmişlerinde görünürken büyükannesi huzurevinde yaşayan Daisy (Fanning) ile tanışır. Benjamin ve Daisy birlikte oynarlar.Birkaç yıl sonra, Benjamin, Kaptan Mike nedeniyle New Orleans rıhtımındaki bir römorkörde çalışmaya gider. Boş zamanlarında, Mike, Benjamin'i barlara ve genelevlere ***ürür. İlk gittiğinde Benjamin, babası olduğunu belli etmeyen Thomas Button'la tanışır. Sonra, uzun dönem iş için New Orleans'tan ayrılır.Rusya'da, Benjamin, Elizabeth Abbott (Tilda Swinton) adlı bir İngiliz kadınla tanışır ve ona aşık olur. Yeni evli Elizabeth eşiyle birlikte İngiliz hükümeti adına casusluk yapmaktadır ve Benjamin'le bir işi vardır. Bir gün, 8 Aralık 1941 sabahında (Pearl Harbor Saldırısı'ndan sonra) Elizabeth beklenmedik şekilde ayrılır ve arkasında bir not bırakır: Seninle tanışmak güzeldi.1945'te, Benjamin New Orleans'a döner ve yine Thomas Button'la tanışır. Thomas kendisinin babası olduğunu söyler ve Benjamin'e ev, Button aile şirketini de içeren bütün servetini miras olarak bırakır.Benjamin, Daisy'nin New York'ta başarılı bir dansçı olduğunu öğrenir. Benjamin, New York'a Daisy ile tanışmaya gittiği zaman, Daisy'yi başka bir dansçıya aşık olmuş olarak bulur. Sonra, Paris'teki dans turu sırasında, dans kariyerini engelleyen, bir araba kazası geçirir. Benjamin Daisy'nin arkadaşlarından birinden telgraf alır ve hemen onu bulmak için Paris'e gider. Daisy'nin Benjamin'i gördüğündeki ilk yorumu Mükemmelsin olur. Sonra Daisy, Benjamin'e sırtını döner ve hayatından çıkmasını söyler. Daha sonra, Daisy, güçlü fiziksel terapilerden geçerek yürümeye yeteneğine tekrar kavuşur.1962'de, Benjamin New Orleans'a geri döner, yeniden Daisy ile görüşür ve ona aşık olur. Benjamin, Thomas Button'dan miras kalan evi satar ve Daisy ile bir dubleks apartmana taşınırlar. Çift, Daisy'nin yaşlanırken Benjamin'in gençleşmesi olayıyla mücadele ederler. Birkaç yıl sonra çiftin Caroline adında bir çocukları olur. Benjamin, devamlı ters yaşlanma nedeniyle, uzun süreli gerçek bir baba olamayacağına inanır ve Caroline bir yaşına geldiğinde, bütün servetini ve ait olduklarını Daisy'ye bırakıp ayrılmaya karar verir.
Oyuncular
- Brad Pitt - Benjamin Button
- Cate Blanchett - Daisy Fuller
- Julia Ormond - Caroline
- Jason Flemyng - Thomas Button
- Taraji Penda Henson - Queenie
- Tilda Swinton - Elizabeth Abbott
- Jared Harris - Kaptan Mike
- Mahershalalhashbaz Ali - Tizzy
- Phyllis Somerville - Büyükanne Fuller
- Elias Koteas - Mösyö Gateau
- Elle Fanning - Daisy (Yaş 6)
- Madisen Beaty - Daisy (Yaş 11)
- Josh Stewart - Curtis
- Faune Alecia Chambers - Dorothy Baker
- Ed Metzger - Başkan Theodore Roosevelt
Oscar Ödülleri 2008Oscar'a 13 dalda aday gösterilen The Curious Case Of Benjamin Button sadece 3 ödülle yetinmek zorunda kaldı.En iyi sanat yönetmenliği: The Curious Case Of Benjamin ButtonEn iyi makyaj: Greg Cannom (The Curious Case Of Benjamin Button)En iyi görsel efekt: The Curious Case Of Benjamin ButtonAday Gösterildi:Brad Pitt (En İyi Erkek Oyuncu)The Curious Case of Benjamin Button (En İyi Film)Taraji P. Henson (En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu)dahil olmak üzere toplam 13 dalda aday gösterildi.
BAFTA Ödülleri 2009Aday Gösterildi:Brad Pitt (En İyi Erkek Oyuncu)Claudio Miranda (En İyi Görüntü Yönetmeni)Jacqueline West (En İyi Kostüm Tasarımı)David Fincher (En İyi Yönetmen)Kirk Baxter ve Angus Wall (En İyi Kurgu)Jean Black, Colleen Callaghan (En İyi Makyaj ve Saç)Alexandre Desplat (En İyi Film Müziği)Eric Roth (En İyi Uyarlama Senaryo)Eric Barba, Craig Barron, – Nathan McGuinness, Edson Williams (En İyi Özgün Senaryo)The Curious Case of Benjamin Button (En İyi Film)Donald Graham Burt, Victor J. Zolfo (En İyi Prodüksiyon Dizaynı)
Altın Küre Ödülleri 2009Aday Gösterildi:Brad Pitt (Drama Dalında En İyi Erkek Oyuncu)The Curious Case of Benjamin Button (Drama Dalında En İyi Film)David Fincher (Drama Dalında En İyi Yönetmen)Eric Roth (En İyi Uyarlama Senaryo)Alexandre Desplat (En İyi Film Müziği)
https://www.youtube.com/watch?v=cIAlzm-vE-U&feature=related
- alizee_2ADMiN
Nerden : İzmir
Kayıt tarihi : 03/06/10
Mesaj Sayısı : 334
İş-Hobiler : Öğrenci-Alizée
Lakap : Damla
Yorum : Avatar değişikliğini ve Alizée'yi seviyorum..
Favori Şarkım : Les Collines [Never Leave You]
Geri: Sinema......
Çarş. 13 Ekim 2010 - 14:32
paylaşım için sağol eRenishCho
- _eowyn_ÜYE
Nerden : IST
Kayıt tarihi : 31/07/10
Mesaj Sayısı : 234
Favori Şarkım : Nasıl seçeyim ???
Geri: Sinema......
Perş. 14 Ekim 2010 - 1:20
Tutulmayı izleyemedim daha : (((
- alizee_2ADMiN
Nerden : İzmir
Kayıt tarihi : 03/06/10
Mesaj Sayısı : 334
İş-Hobiler : Öğrenci-Alizée
Lakap : Damla
Yorum : Avatar değişikliğini ve Alizée'yi seviyorum..
Favori Şarkım : Les Collines [Never Leave You]
Geri: Sinema......
Perş. 14 Ekim 2010 - 14:21
izlersin merak etme...ben 30 haziranda gittim ilk çıktığı gün (sendende bi paylaşım bekliyoruz)
- ali86ADMiN
Burcu :
Nerden : izmir
Doğum tarihi : 30/08/86
Yaş : 37
Kayıt tarihi : 16/05/10
Mesaj Sayısı : 609
İş-Hobiler : coca-cola içeçek a.ş
Favori Şarkım : Mes Fantomes , Grand central , Moi Lolita
Geri: Sinema......
Perş. 14 Ekim 2010 - 22:18
alizee_2 konu başlığın süper teşekkürler bende bir film paylaşabilirim ileride ...
- _eowyn_ÜYE
Nerden : IST
Kayıt tarihi : 31/07/10
Mesaj Sayısı : 234
Favori Şarkım : Nasıl seçeyim ???
Geri: Sinema......
Cuma 15 Ekim 2010 - 0:26
Yettim alizee_2 : ))
Uğruna şarkı yazılan film ... Soundtracki kendisi kadar mükemmel olan film :
AMELIE
Le Fabuleux Destin d'Amélie Poulain (Tr.: Amélie Poulain'in Masalsı Kaderi), Türkiye’deki gösterim adıyla Amélie, Audrey Tautou’nun başrolünde olduğu, Jean-Pierre Jeunet filmi. Fransız yapımı bu romantik komedi, Jeunet ve Guillaume Laurant tarafından yazılmıştır. Montmartre’de geçen film, modern Paris hayatının idealize edilmiş, alaycı bir yorumudur.
Film Nisan 2001’de Fransa, Belçika ve Fransızca konuşulan batı İsviçre’de gösterime girmiş, pek çok film festivalinde yer almış ve ardından tüm dünyada sinema salonlarında izleyici beğenisine sunulmuştur.
Avrupa Film Ödüllerinde en iyi film ödülünü almış, ikisi En İyi Film ve En İyi Yönetmen dallarında olmak üzere dört César Ödülü almış, En İyi Senaryo dalıyla birlikte iki BAFTA Ödülü ile ödüllendirilmiştir ve Akademi Ödüllerine aday gösterilmiştir. Bunların dışında da pek çok ödülün sahibi olmuştur.
Oyuncu Kadrosu
Konusu
Uyarı: Yazının devamı, eserin konusu hakkında ayrıntılı bilgi içermektedir.
Amélie Poulain, bir doktor olan babası tarafından diğer çocuklardan, kalp hastalığı olduğu gerekçesiyle, uzak yetiştirilen bir çocuktur. Aslına bakılırsa babasının yanlış bir teşhisidir bu, çünkü Amélie’nin babasıyla kurduğu nadir fiziksel temas babasının sağlık kontrolleriyle gerçekleşmektedir ve bu kontroller sırasında Amélie heyecanlanmakta, kalp atışı hızlanmaktadır. Amélie’nin annesiyse, en az babası kadar nevrotik bir kadındır. Amélie küçük bir çocukken, annesi, Notre Dame Kilisesi’nin tepesinden atlayan bir kadının üzerine düşmesi sonucu vefat etmiştir. Böylece babası daha da sessiz ve silik biri olmuş, kendisini eşi için ilginç bir anıt mezar düzenlemeye adamıştır. Amélie de bu yalnızlığın ortasında kendini eğlendirebilmek için, oldukça ilginç ve derin bir hayalgücü geliştirmiştir.
Büyüdüğünde, Amélie Montmartre’da bir café olan ve eski bir sirk göstericisi tarafından yönetilip, birçok ilginç kişinin çalıştığı Çift Değirmen’de garson olarak çalışmaya başlar. 22 yaşındayken, Amélie için hayat oldukça basittir; kahramanımız birkaç başarısız romantik ilişki denemesi sonucunda, kendisini crème brûlées’siyle bir çaykaşığı ile oynamak, gün ışığında Paris’te yürüyüşe çıkmak, St. Martin’s Kanalı’nda taş sektirmek, yüzeyi hoşuna giden taşları toplamak gibi çeşitli küçük zevklere adamış ve hayalgücünü tamamen serbest bırakmıştır.
Hayatı, Prenses Diana’nın öldüğü gün değişmeye başlar. Haberlerden duyduğu şoku takiben yaşadığı bir dizi olay sonucunda, gevşemiş bir banyo fayansının arkasında, bir çocuğun yıllar önce saklamış olduğu metal bir kutu bulur ve bu kutunun sahibini aramaya başlar. Bu arayış içerisinde kendisiyle bir anlaşma yapar; eğer kutunun sahibini bulursa, hayatını iyiliğe adayacaktır. Bulamazsa da… Ne yapalım.
Pek çok yanlış tahminin ardından, kendisiyle aynı apartmanda yaşayan “kristal adam” lakaplı ressam Raymond Dufayel’in yardımıyla, kutunun gerçek sahibini bulur ve çeşitli numaralarla kutuyu sahibine iletir. Ardından adamı gözler ve üzerinde yarattığı mutluluğu görünce, diğer insanların hayatında güzel şeyler yapmaya karar verir. Bu Amélie’yi gizli bir adalet sağlayıcı ve koruyucu melek yapar hayatına etki ettiği insanların gözünde. Babasının hep hayalinde olan dünya turuna çıkmasını sağlar, iş arkadaşlarına, apartmanın yöneticisine, manavın çırağı Lucien’e gizlice pek çok iyilik ve sürpriz yapar.
Ancak Amélie diğer insanlarla ilgilenirken, kimse kendisiyle ilgilenmemektedir. Başkalarının mutluluğu yakalaması için uğraşırken, kendi yalnızlığını sorgulamaya başlar. Bu sorgulama, pasaport için fotoğraf çekilen fotoğraf kulübelerinden, kenara atılmış, yabancılara ait vesikalık fotoğrafları toplayan, tuhaf karakter Nino Quincampoix ile olan bağıntısını görünce daha açık ve rahatsız edici olmaya başlar. Her ne kadar Nino’yu kendi yöntemleriyle pek çok dolambaçlı şekilde cezbetmeye çalışsa da, özünde utangaçtır ve Nino’ya yaklaşamamaktadır. Ancak Raymond’ın öğütleri sonunda, başkalarının mutluluğu için uğraşırken kendi mutluluğunu da elde edebileceğini öğrenir...
Eleştiriler
Film ticari ve sanatsal açıdan büyük başarı yakalamıştır. Bununla birlikte les Inrockuptibles yazarı Serge Kaganski’nin ağır eleştirilerine maruz kalmıştır. Kaganski’ye göre film, Fransız toplumunun realistlikten oldukça uzak, şaaşalı bir betimlemesi, eski, etnik grupların nadir görüldüğü, gizli lepenist [2] bir Fransa kartpostalıdır. Paris çeşitli etnik kökenin bir arada bulunduğu bir şehirdir ve Montmartre’ın bitişiğinde, siyahi yerleşimlerin bulunduğu ve burada yaşayanların filmde pek az görüldüğü Barbès-Rochechouart bölgesi yer almaktadır. Eleştirmene göre, yönetmen, mükemmel Paris’in rüyası bir görüntüsünü yakalamak için, siyahi insanların filmde yer almaması gerektiğini düşünmektedir. İlginç olansa, filmde sadece tren istasyonunda Amélie’yi rahatsız etmek için arkasından yürüyen üç serseri için siyahi oyuncu kullanılmış olmasıdır.
David Martin-Castelnau ve Guillaume Bigot gibi diğer eleştirmenlerse, Kaganski’nin bu eleştirisini haksız bulmakta ve Kaganski’nin iddialarını, bir çeşit “elit” grubun, filmdeki sıradan insanlara karşı hastalıklı bir aşağılama olarak değerlendirmişlerdir [3]. Filmin yönetmeni Jean-Pierre Jeunet ise, filmde Lucien rolünü üstlenen Kuzey Afrika kökenli oyuncu Jamel Debbouze’yi örnek göstererek bu eleştirilere karşı çıkmıştır.
Filme getirilebilecek bir eleştiri de, yeniden yapılandırılma aşamasında olan bir bölge olan Montmartre’da, Amélie gibi bir garsonun, sadece garsonluktan aldığı parayla herhangi bir ulaşım aracına ihtiyaç duymaksızın nasıl işe gidebildiği, iş yerine nasıl bu denli yakın yaşayabildiği ve iş dışındaki boş vaktinin neden bu kadar çok olduğuna yönelik olabilir.
ÖDÜLLER
Film sanatsal ve ticari açıdan büyük başarı kazanmış ve dünya çapında geniş bir gösterime sahip olmuştur. Beş dalda Akademi Ödülü için aday gösterilmiştir:
2001 yılında film, Avrupa Film Festivali’nde “En İyi Film” ödülü dahil pek çok ödül kazandı.
Ayrıca Toronto Uluslararası Film Festivali'nde halk oylamasıyla kazandığı ödülün yanı sıra, Karlovy Vary Uluslararası Film Festivali’nde de Kristal Küre Ödülü’nü kazanmıştır.
2002’de Fransa’da “En İyi Film”, “En İyi Yönetmen”, “En İyi Film Müziği” ve “En iyi Sanat Yönetmenliği” dallarında César Ödüllerinin de sahibi olmuştur.
2002 Altın Küre Ödülleri'nde “En İyi Yabancı Film” dalında aday olmuştur.
Film, New York Times tarafından “Gelmiş Geçmiş En İyi 1000 Film”den biri seçilmiştir.[4]
IMDB 250 listesinde, ilk 50 içindedir.
KAYNAK : Vikipedi
.
Uğruna şarkı yazılan film ... Soundtracki kendisi kadar mükemmel olan film :
AMELIE
Le Fabuleux Destin d'Amélie Poulain (Tr.: Amélie Poulain'in Masalsı Kaderi), Türkiye’deki gösterim adıyla Amélie, Audrey Tautou’nun başrolünde olduğu, Jean-Pierre Jeunet filmi. Fransız yapımı bu romantik komedi, Jeunet ve Guillaume Laurant tarafından yazılmıştır. Montmartre’de geçen film, modern Paris hayatının idealize edilmiş, alaycı bir yorumudur.
Film Nisan 2001’de Fransa, Belçika ve Fransızca konuşulan batı İsviçre’de gösterime girmiş, pek çok film festivalinde yer almış ve ardından tüm dünyada sinema salonlarında izleyici beğenisine sunulmuştur.
Avrupa Film Ödüllerinde en iyi film ödülünü almış, ikisi En İyi Film ve En İyi Yönetmen dallarında olmak üzere dört César Ödülü almış, En İyi Senaryo dalıyla birlikte iki BAFTA Ödülü ile ödüllendirilmiştir ve Akademi Ödüllerine aday gösterilmiştir. Bunların dışında da pek çok ödülün sahibi olmuştur.
Oyuncu Kadrosu
- Audrey Tautou - Amélie Poulain
- Mathieu Kassovitz - Nino Quincampoix
- Serge Merlin - Raymond Dufayel
- Rufus - Raphaël Poulain - (Amélie'nin babası)
- Claire Maurier – Suzanne
- Yolande Moreau - Madeleine Wallace/Wells (apartman yöneticisi)
- Arthus de Penguern - Hipolito (yazar)
- Jamel Debbouze - Lucien (manavın çırağı)
- Urbain Cancelier - Collignon (manav)
- Dominique Pinon - Joseph
- Isabelle Nanty - Georgette
- Maurice Benichou – Dominique Bretodeau
- Clotilde Mollet – Gina
- Lorella Cravotta - Amandine Poulain, Amélie’nin annesi
Konusu
Uyarı: Yazının devamı, eserin konusu hakkında ayrıntılı bilgi içermektedir.
Amélie Poulain, bir doktor olan babası tarafından diğer çocuklardan, kalp hastalığı olduğu gerekçesiyle, uzak yetiştirilen bir çocuktur. Aslına bakılırsa babasının yanlış bir teşhisidir bu, çünkü Amélie’nin babasıyla kurduğu nadir fiziksel temas babasının sağlık kontrolleriyle gerçekleşmektedir ve bu kontroller sırasında Amélie heyecanlanmakta, kalp atışı hızlanmaktadır. Amélie’nin annesiyse, en az babası kadar nevrotik bir kadındır. Amélie küçük bir çocukken, annesi, Notre Dame Kilisesi’nin tepesinden atlayan bir kadının üzerine düşmesi sonucu vefat etmiştir. Böylece babası daha da sessiz ve silik biri olmuş, kendisini eşi için ilginç bir anıt mezar düzenlemeye adamıştır. Amélie de bu yalnızlığın ortasında kendini eğlendirebilmek için, oldukça ilginç ve derin bir hayalgücü geliştirmiştir.
Büyüdüğünde, Amélie Montmartre’da bir café olan ve eski bir sirk göstericisi tarafından yönetilip, birçok ilginç kişinin çalıştığı Çift Değirmen’de garson olarak çalışmaya başlar. 22 yaşındayken, Amélie için hayat oldukça basittir; kahramanımız birkaç başarısız romantik ilişki denemesi sonucunda, kendisini crème brûlées’siyle bir çaykaşığı ile oynamak, gün ışığında Paris’te yürüyüşe çıkmak, St. Martin’s Kanalı’nda taş sektirmek, yüzeyi hoşuna giden taşları toplamak gibi çeşitli küçük zevklere adamış ve hayalgücünü tamamen serbest bırakmıştır.
Hayatı, Prenses Diana’nın öldüğü gün değişmeye başlar. Haberlerden duyduğu şoku takiben yaşadığı bir dizi olay sonucunda, gevşemiş bir banyo fayansının arkasında, bir çocuğun yıllar önce saklamış olduğu metal bir kutu bulur ve bu kutunun sahibini aramaya başlar. Bu arayış içerisinde kendisiyle bir anlaşma yapar; eğer kutunun sahibini bulursa, hayatını iyiliğe adayacaktır. Bulamazsa da… Ne yapalım.
Pek çok yanlış tahminin ardından, kendisiyle aynı apartmanda yaşayan “kristal adam” lakaplı ressam Raymond Dufayel’in yardımıyla, kutunun gerçek sahibini bulur ve çeşitli numaralarla kutuyu sahibine iletir. Ardından adamı gözler ve üzerinde yarattığı mutluluğu görünce, diğer insanların hayatında güzel şeyler yapmaya karar verir. Bu Amélie’yi gizli bir adalet sağlayıcı ve koruyucu melek yapar hayatına etki ettiği insanların gözünde. Babasının hep hayalinde olan dünya turuna çıkmasını sağlar, iş arkadaşlarına, apartmanın yöneticisine, manavın çırağı Lucien’e gizlice pek çok iyilik ve sürpriz yapar.
Ancak Amélie diğer insanlarla ilgilenirken, kimse kendisiyle ilgilenmemektedir. Başkalarının mutluluğu yakalaması için uğraşırken, kendi yalnızlığını sorgulamaya başlar. Bu sorgulama, pasaport için fotoğraf çekilen fotoğraf kulübelerinden, kenara atılmış, yabancılara ait vesikalık fotoğrafları toplayan, tuhaf karakter Nino Quincampoix ile olan bağıntısını görünce daha açık ve rahatsız edici olmaya başlar. Her ne kadar Nino’yu kendi yöntemleriyle pek çok dolambaçlı şekilde cezbetmeye çalışsa da, özünde utangaçtır ve Nino’ya yaklaşamamaktadır. Ancak Raymond’ın öğütleri sonunda, başkalarının mutluluğu için uğraşırken kendi mutluluğunu da elde edebileceğini öğrenir...
Eleştiriler
Film ticari ve sanatsal açıdan büyük başarı yakalamıştır. Bununla birlikte les Inrockuptibles yazarı Serge Kaganski’nin ağır eleştirilerine maruz kalmıştır. Kaganski’ye göre film, Fransız toplumunun realistlikten oldukça uzak, şaaşalı bir betimlemesi, eski, etnik grupların nadir görüldüğü, gizli lepenist [2] bir Fransa kartpostalıdır. Paris çeşitli etnik kökenin bir arada bulunduğu bir şehirdir ve Montmartre’ın bitişiğinde, siyahi yerleşimlerin bulunduğu ve burada yaşayanların filmde pek az görüldüğü Barbès-Rochechouart bölgesi yer almaktadır. Eleştirmene göre, yönetmen, mükemmel Paris’in rüyası bir görüntüsünü yakalamak için, siyahi insanların filmde yer almaması gerektiğini düşünmektedir. İlginç olansa, filmde sadece tren istasyonunda Amélie’yi rahatsız etmek için arkasından yürüyen üç serseri için siyahi oyuncu kullanılmış olmasıdır.
David Martin-Castelnau ve Guillaume Bigot gibi diğer eleştirmenlerse, Kaganski’nin bu eleştirisini haksız bulmakta ve Kaganski’nin iddialarını, bir çeşit “elit” grubun, filmdeki sıradan insanlara karşı hastalıklı bir aşağılama olarak değerlendirmişlerdir [3]. Filmin yönetmeni Jean-Pierre Jeunet ise, filmde Lucien rolünü üstlenen Kuzey Afrika kökenli oyuncu Jamel Debbouze’yi örnek göstererek bu eleştirilere karşı çıkmıştır.
Filme getirilebilecek bir eleştiri de, yeniden yapılandırılma aşamasında olan bir bölge olan Montmartre’da, Amélie gibi bir garsonun, sadece garsonluktan aldığı parayla herhangi bir ulaşım aracına ihtiyaç duymaksızın nasıl işe gidebildiği, iş yerine nasıl bu denli yakın yaşayabildiği ve iş dışındaki boş vaktinin neden bu kadar çok olduğuna yönelik olabilir.
ÖDÜLLER
Film sanatsal ve ticari açıdan büyük başarı kazanmış ve dünya çapında geniş bir gösterime sahip olmuştur. Beş dalda Akademi Ödülü için aday gösterilmiştir:
- En İyi Sanat Yönetmenliği, Aline Bonetto (sanat yönetmeni), Marie-Laure Valla (set yönetmeni)
- En İyi Sinematografi, Bruno Delbonnel
- En İyi Yabancı Film, Fransa
- En İyi Özgün Senaryo, Guillaume Laurant ve Jean-Pierre Jeunet
- En İyi Ses, Vincent Arnardi, Guillaume Leriche, Jean Umansky
2001 yılında film, Avrupa Film Festivali’nde “En İyi Film” ödülü dahil pek çok ödül kazandı.
Ayrıca Toronto Uluslararası Film Festivali'nde halk oylamasıyla kazandığı ödülün yanı sıra, Karlovy Vary Uluslararası Film Festivali’nde de Kristal Küre Ödülü’nü kazanmıştır.
2002’de Fransa’da “En İyi Film”, “En İyi Yönetmen”, “En İyi Film Müziği” ve “En iyi Sanat Yönetmenliği” dallarında César Ödüllerinin de sahibi olmuştur.
2002 Altın Küre Ödülleri'nde “En İyi Yabancı Film” dalında aday olmuştur.
Film, New York Times tarafından “Gelmiş Geçmiş En İyi 1000 Film”den biri seçilmiştir.[4]
IMDB 250 listesinde, ilk 50 içindedir.
KAYNAK : Vikipedi
.
- alizee_2ADMiN
Nerden : İzmir
Kayıt tarihi : 03/06/10
Mesaj Sayısı : 334
İş-Hobiler : Öğrenci-Alizée
Lakap : Damla
Yorum : Avatar değişikliğini ve Alizée'yi seviyorum..
Favori Şarkım : Les Collines [Never Leave You]
Geri: Sinema......
Salı 19 Ekim 2010 - 15:21
tabikii ali86 bekliyorum senin paylaşımınıda
- alizee_2ADMiN
Nerden : İzmir
Kayıt tarihi : 03/06/10
Mesaj Sayısı : 334
İş-Hobiler : Öğrenci-Alizée
Lakap : Damla
Yorum : Avatar değişikliğini ve Alizée'yi seviyorum..
Favori Şarkım : Les Collines [Never Leave You]
Geri: Sinema......
Salı 19 Ekim 2010 - 15:22
_eowyn_ tanıttığın filmi izledim sanırım pek iyi hatırlamıyorum
- ali86ADMiN
Burcu :
Nerden : izmir
Doğum tarihi : 30/08/86
Yaş : 37
Kayıt tarihi : 16/05/10
Mesaj Sayısı : 609
İş-Hobiler : coca-cola içeçek a.ş
Favori Şarkım : Mes Fantomes , Grand central , Moi Lolita
Geri: Sinema......
Cuma 22 Ekim 2010 - 22:33
Arkadaşlar bende sizlere yağmurlu bir pazar günü öğleden sonra evinizde ailenizle birlikte sıkılmadan izleyebilceğiniz bir film önermek istiyorum filmin adı ''OLİVER TWİST'' evet biraz uzun bir film ama izlemeye değer bir dram. Size filmin konusunu anlatmak istemiyorum sadece film hakkında biraz bilgi vereceğim
umarım seversiniz...!
Yapım:
2005 ~ ÇekCumhuriyeti, Fransa, İngiltere, İtalya
Tür:
Aile, Dram
Yönetmen:
Roman Polanski
Oyuncular:
Ben Kingsley, Mark Strong, Barney Clark, Jamie Foreman, Richard Ridings, Chris Overton, Edward Hardwicke, Frances Cuka, Gillian Hanna, Harry Eden, Ian McNeice, Jake Curran, James Babson, Jeremy Swift, Kay Raven, Leanne Rowe, Lewis Chase, Lizzy Le Quesne, Michael Heath, Nick Stringer, Paul Eden, Richard Durden, Robert Orr, Teresa Churcher
Senaryo:
Ronald Harwood
Senaryo (Kitap):
Charles Dickens
Yapımcı:
Roman Polanski, Robert Benmussa, Alain Sarde
Görüntü Yönetmeni:
Pawel Edelman
Müzik:
Rachel Portman, Pawel Edelman
Filmin Websitesi:
www.sonypictures.com/movies/olivertwist
Süre:
2 saat 10 dk
Gösterim Tarihi:
02 Aralık 2005 (Türkiye)
filmin fragmanı:
https://www.youtube.com/watch?v=xpYVXdpm6zg&feature=player_embedded
umarım seversiniz...!
Yapım:
2005 ~ ÇekCumhuriyeti, Fransa, İngiltere, İtalya
Aile, Dram
Roman Polanski
Ben Kingsley, Mark Strong, Barney Clark, Jamie Foreman, Richard Ridings, Chris Overton, Edward Hardwicke, Frances Cuka, Gillian Hanna, Harry Eden, Ian McNeice, Jake Curran, James Babson, Jeremy Swift, Kay Raven, Leanne Rowe, Lewis Chase, Lizzy Le Quesne, Michael Heath, Nick Stringer, Paul Eden, Richard Durden, Robert Orr, Teresa Churcher
Ronald Harwood
Charles Dickens
Roman Polanski, Robert Benmussa, Alain Sarde
Pawel Edelman
Rachel Portman, Pawel Edelman
www.sonypictures.com/movies/olivertwist
2 saat 10 dk
02 Aralık 2005 (Türkiye)
filmin fragmanı:
https://www.youtube.com/watch?v=xpYVXdpm6zg&feature=player_embedded
- _eowyn_ÜYE
Nerden : IST
Kayıt tarihi : 31/07/10
Mesaj Sayısı : 234
Favori Şarkım : Nasıl seçeyim ???
Geri: Sinema......
C.tesi 23 Ekim 2010 - 0:41
Alizee_2 fırsatını bulursan muhakkak izle film bittikten sonra etrafındakilerin renklendiğini hissedeceksin - biraz abartı olabilir : ) -
O. Twist gerçektende tam bi aile filmi .
O. Twist gerçektende tam bi aile filmi .
- alizee_2ADMiN
Nerden : İzmir
Kayıt tarihi : 03/06/10
Mesaj Sayısı : 334
İş-Hobiler : Öğrenci-Alizée
Lakap : Damla
Yorum : Avatar değişikliğini ve Alizée'yi seviyorum..
Favori Şarkım : Les Collines [Never Leave You]
Geri: Sinema......
C.tesi 23 Ekim 2010 - 13:42
Amelié' den bahsediyorsun değil mi _eowyn_ ? (eğer o filmden bahsediyorsan tabikide izlerim zaten büyük bi bölümünü unuttum)
Oliver Twist' i izledim gerçekten izlenmeye değer bir film
Oliver Twist' i izledim gerçekten izlenmeye değer bir film
- _eowyn_ÜYE
Nerden : IST
Kayıt tarihi : 31/07/10
Mesaj Sayısı : 234
Favori Şarkım : Nasıl seçeyim ???
Geri: Sinema......
Ptsi 25 Ekim 2010 - 0:16
Evet alize_2 amelie yi kastettim.
avatar , tutulma , 2012 dışında geçtiğimiz sene vardı akılda kalıcı ???
avatar , tutulma , 2012 dışında geçtiğimiz sene vardı akılda kalıcı ???
- alizee_2ADMiN
Nerden : İzmir
Kayıt tarihi : 03/06/10
Mesaj Sayısı : 334
İş-Hobiler : Öğrenci-Alizée
Lakap : Damla
Yorum : Avatar değişikliğini ve Alizée'yi seviyorum..
Favori Şarkım : Les Collines [Never Leave You]
Geri: Sinema......
Ptsi 25 Ekim 2010 - 14:21
bnim o filmlerdn balka aklımda kalan yok...
- _eowyn_ÜYE
Nerden : IST
Kayıt tarihi : 31/07/10
Mesaj Sayısı : 234
Favori Şarkım : Nasıl seçeyim ???
Geri: Sinema......
Salı 18 Ocak 2011 - 2:28
Arkadaşlar 68. golden globe pazarı pazartesiye bağlayan gece dağıtıldı. Bence büyük bir fiyaskoydu.
Nolan'ın hakkı gene yendi. D. Fincher' ıda sahiplenmeleri tuttu. Çok daha başarılı filmleri varken vere vere sosyal ağına verdiler..
Nolan terketse yeriydi. Black Swan alsaydı itirazlar olmazdı ama sanki bu sene lobi kazandı gibi. Yarışmaların inandırıcılığı kalmadı pek.
Gene de C. Bale , N. Portman , Claire Danes , Melissa Leo tartışmasız hakedenlerdendi.
Geceye amerikan klasiği cinsellik yüklü belden aşşağı espriler damgasını vurdu.
Angelina gece boyu Brad e yaslanıp oturdu : ).
Leonardo olacakları bilircesine geceye katılmadı. Fincher en iyi filmi kazanınca ekiple sahneye çıkmayarak büyüklük gösterdi.
Nolan'ın hakkı gene yendi. D. Fincher' ıda sahiplenmeleri tuttu. Çok daha başarılı filmleri varken vere vere sosyal ağına verdiler..
Nolan terketse yeriydi. Black Swan alsaydı itirazlar olmazdı ama sanki bu sene lobi kazandı gibi. Yarışmaların inandırıcılığı kalmadı pek.
Gene de C. Bale , N. Portman , Claire Danes , Melissa Leo tartışmasız hakedenlerdendi.
Geceye amerikan klasiği cinsellik yüklü belden aşşağı espriler damgasını vurdu.
Angelina gece boyu Brad e yaslanıp oturdu : ).
Leonardo olacakları bilircesine geceye katılmadı. Fincher en iyi filmi kazanınca ekiple sahneye çıkmayarak büyüklük gösterdi.
- alizee&mhtnÜYE
Burcu :
Nerden : türkiye ankara
Doğum tarihi : 18/05/90
Yaş : 33
Kayıt tarihi : 30/11/10
Mesaj Sayısı : 777
Favori Şarkım : moi lolita - jai pas vingt ans - juliette - hey amigo - j'taime
Geri: Sinema......
Salı 18 Ocak 2011 - 18:40
millet harikasınız
- alizee_2ADMiN
Nerden : İzmir
Kayıt tarihi : 03/06/10
Mesaj Sayısı : 334
İş-Hobiler : Öğrenci-Alizée
Lakap : Damla
Yorum : Avatar değişikliğini ve Alizée'yi seviyorum..
Favori Şarkım : Les Collines [Never Leave You]
Geri: Sinema......
Salı 1 Şub. 2011 - 15:14
İnceptıon-Başlangıç
Arkadaşlar size 2 gün önce sonlarını ızlediğim daha sonrada merak edip araştırdığım Başlangıç filmini tanıtmak istiyorum. Christopher Nolan'ın yönettiği, Lonardo Diaprio birleikte bir kaç oyuncunun da başrollerini üstlendiği film bence mükemmel isterseniz hemen konuya geçelim; şöyle:
Dom Cobb (Leonardo DiCaprio) çok yetenekli bir hırsızdır. Uzmanlık alanı, zihnin en savunmasız olduğu rüya görme anında, bilinçaltının derinliklerindeki değerli sırları çekip çıkarmak ve onları çalmaktır. Cobb’un bu ender mahareti, onu kurumsal casusluğun tehlikeli yeni dünyasında aranan bir oyuncu yapmıştır. Ancak, aynı zamanda bu durum onu uluslararası bir kaçak yapmış ve sevdiği her şeye malolmuştur.
Cobb’a içinde bulunduğu durumdan kurtulmasını sağlayacak bir fırsat sunulur. Ona hayatını geri verebilecek son bir iş; tabi eğer imkânsız “başlangıç”ı tamamlayabilirse. Mükemmel soygun yerine, Cobb ve takımındaki profesyoneller bu sefer tam tersini yapmak zorundadır; görevleri bir fikri çalmak değil onu yerleştirmektir. Eğer başarırlarsa, mükemmel suç bu olacaktır.
Ama ne dikkatle yapılan planlamalar, ne de uzmanlıkları onları, her hareketlerini önceden tahmin ettiği anlaşılan tehlikeli düşmanlarına karşı hazırlıklı kılabilir. Bu, gelişini sadece Cobb’un görebildiği bir düşmandır.
Warner Bros., 11 Şubat 2009 tarihinde Christopher Nolan'ın yazdığı senaryoyu satın aldı.Çekimler 19 Temmuz 2009 tarihinde Tokyo'da başlamıştır. Çekimlere Los Angeles, Londra, Paris, Tanca and Calgary'de devam edilmiştir.
^^OYUNCUAR^^
Leonardo Dicaprio
Marion Cotillard
Ellen Page
Cillian Murphy
Okuduğunuz gibi filmin oyuncu kadrosu (özelliklede başrol oyuncular) cok iyi ben filmi 2 iki gün once dediğimgibi sonlarını ızledım bı tanıdığımda bugunde fılmın hepsini ızledım film cok hosuma gitti eğer izlemediysenız tavsiye ediyorum...
^^FRAGMAN^^
^^RESİMLER^^
Arkadaşlar size 2 gün önce sonlarını ızlediğim daha sonrada merak edip araştırdığım Başlangıç filmini tanıtmak istiyorum. Christopher Nolan'ın yönettiği, Lonardo Diaprio birleikte bir kaç oyuncunun da başrollerini üstlendiği film bence mükemmel isterseniz hemen konuya geçelim; şöyle:
Dom Cobb (Leonardo DiCaprio) çok yetenekli bir hırsızdır. Uzmanlık alanı, zihnin en savunmasız olduğu rüya görme anında, bilinçaltının derinliklerindeki değerli sırları çekip çıkarmak ve onları çalmaktır. Cobb’un bu ender mahareti, onu kurumsal casusluğun tehlikeli yeni dünyasında aranan bir oyuncu yapmıştır. Ancak, aynı zamanda bu durum onu uluslararası bir kaçak yapmış ve sevdiği her şeye malolmuştur.
Cobb’a içinde bulunduğu durumdan kurtulmasını sağlayacak bir fırsat sunulur. Ona hayatını geri verebilecek son bir iş; tabi eğer imkânsız “başlangıç”ı tamamlayabilirse. Mükemmel soygun yerine, Cobb ve takımındaki profesyoneller bu sefer tam tersini yapmak zorundadır; görevleri bir fikri çalmak değil onu yerleştirmektir. Eğer başarırlarsa, mükemmel suç bu olacaktır.
Ama ne dikkatle yapılan planlamalar, ne de uzmanlıkları onları, her hareketlerini önceden tahmin ettiği anlaşılan tehlikeli düşmanlarına karşı hazırlıklı kılabilir. Bu, gelişini sadece Cobb’un görebildiği bir düşmandır.
Warner Bros., 11 Şubat 2009 tarihinde Christopher Nolan'ın yazdığı senaryoyu satın aldı.Çekimler 19 Temmuz 2009 tarihinde Tokyo'da başlamıştır. Çekimlere Los Angeles, Londra, Paris, Tanca and Calgary'de devam edilmiştir.
^^OYUNCUAR^^
Leonardo Dicaprio
Marion Cotillard
Ellen Page
Cillian Murphy
Okuduğunuz gibi filmin oyuncu kadrosu (özelliklede başrol oyuncular) cok iyi ben filmi 2 iki gün once dediğimgibi sonlarını ızledım bı tanıdığımda bugunde fılmın hepsini ızledım film cok hosuma gitti eğer izlemediysenız tavsiye ediyorum...
^^FRAGMAN^^
^^RESİMLER^^
- alizee&mhtnÜYE
Burcu :
Nerden : türkiye ankara
Doğum tarihi : 18/05/90
Yaş : 33
Kayıt tarihi : 30/11/10
Mesaj Sayısı : 777
Favori Şarkım : moi lolita - jai pas vingt ans - juliette - hey amigo - j'taime
Geri: Sinema......
Salı 1 Şub. 2011 - 15:19
evet bu filmi bende izledim mükemmel bi film harika yani tek kelimeyle leonardo dicaprionnun oynadığı hiç ibr filmi kötü bulmadım henüz harika bi film herkese tavsiye ederim.not düşüyüm ben filmi 2 izlemede anladım tamamen
- alizee&mhtnÜYE
Burcu :
Nerden : türkiye ankara
Doğum tarihi : 18/05/90
Yaş : 33
Kayıt tarihi : 30/11/10
Mesaj Sayısı : 777
Favori Şarkım : moi lolita - jai pas vingt ans - juliette - hey amigo - j'taime
Geri: Sinema......
Salı 1 Şub. 2011 - 15:23
tekrar söylüyorum kesinlikle izleyin
- ali86ADMiN
Burcu :
Nerden : izmir
Doğum tarihi : 30/08/86
Yaş : 37
Kayıt tarihi : 16/05/10
Mesaj Sayısı : 609
İş-Hobiler : coca-cola içeçek a.ş
Favori Şarkım : Mes Fantomes , Grand central , Moi Lolita
Geri: Sinema......
Salı 1 Şub. 2011 - 20:00
sağol Alizée_2 güze film
- alizee&mhtnÜYE
Burcu :
Nerden : türkiye ankara
Doğum tarihi : 18/05/90
Yaş : 33
Kayıt tarihi : 30/11/10
Mesaj Sayısı : 777
Favori Şarkım : moi lolita - jai pas vingt ans - juliette - hey amigo - j'taime
Geri: Sinema......
Çarş. 2 Şub. 2011 - 9:25
ben dün yine izledim ilk izledğim kadar çok keyif aldım süper bi film hakkaten
- alizee_2ADMiN
Nerden : İzmir
Kayıt tarihi : 03/06/10
Mesaj Sayısı : 334
İş-Hobiler : Öğrenci-Alizée
Lakap : Damla
Yorum : Avatar değişikliğini ve Alizée'yi seviyorum..
Favori Şarkım : Les Collines [Never Leave You]
Geri: Sinema......
Perş. 3 Şub. 2011 - 20:06
ewet benimde cok hosuma gidiyor alize&mthn . R+ica ederim ali86...
- _eowyn_ÜYE
Nerden : IST
Kayıt tarihi : 31/07/10
Mesaj Sayısı : 234
Favori Şarkım : Nasıl seçeyim ???
Geri: Sinema......
Perş. 3 Şub. 2011 - 23:01
Yılın bombasıydı. Başlangıç ... Hakkı yendi resmen. Sinemada izlemek bu tarz filmleri her zaman çok daha keyiflidir
- alizee&mhtnÜYE
Burcu :
Nerden : türkiye ankara
Doğum tarihi : 18/05/90
Yaş : 33
Kayıt tarihi : 30/11/10
Mesaj Sayısı : 777
Favori Şarkım : moi lolita - jai pas vingt ans - juliette - hey amigo - j'taime
Geri: Sinema......
C.tesi 5 Şub. 2011 - 20:20
kesinlikle izlerseniz birde zindan adası var yine leonardı dicaprionun o da başlangıç kadar mükemmel bir film ama konusu daha ayrı çok değişik bir bitişi var izlerseniz çok dikkatli izleyin çünkü en ufak bir ayrıntıyı kaçırmanız filmi tam olarak anlamanıza engel olur benden uyarması ben şahsen 5 ,zlemede tamamen çözdüm filmi:D
- _eowyn_ÜYE
Nerden : IST
Kayıt tarihi : 31/07/10
Mesaj Sayısı : 234
Favori Şarkım : Nasıl seçeyim ???
Geri: Sinema......
Paz 6 Şub. 2011 - 0:54
pc de duruyor hala izlemedim. İzliyim ilk fırsatta herkes öyle söylüyor karışıkmış
1 sayfadaki 3 sayfası • 1, 2, 3
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz